Interdisiplinary Approaches in International Relations: An Evaluation on History and Theory/Uluslararasi Iliskilere Disiplinlerarasi Yaklasim: Tarih ve Teori Uzerine Bir Degerlendirme.

AuthorOzkan, Fulya
PositionReport

Giris

Ramazan Gozen editorlugunu yaptigi Uluslararasi Iliskiler Teorileri kitabinda teorinin, uluslararasi iliskiler disiplini icin, ama ozellikle de Turkiye'deki uluslararasi iliskiler acisindan neden onemli olduguna deginirken alanin gundelik yasama yansima bicimlerinden yakinir. Burak Bilgehan Ozpek'le birlikte dile getirdikleri temel sorunlar arasinda, uluslararasi iliskiler ogrencilerinin "bir falci gibi kehanette" bulunmasinin istenmesi yer almaktadir. (1) Yazarlarin yakindiklari bir diger husus televizyondaki tartisma programlarinda konusu edilen uluslararasi iliskilerin, cok buyuk oranda komplo teorileri ve spekulasyondan oteye gecememesidir. Kuresel siyasetteki guncel gelismelere odaklanan uluslararasi iliskilerin amaci, yasanan gundelik sorunlara cozum uretmek ve ongorude bulunmakla sinirlidir. (2)

Yazarlarin uluslararasi iliskiler icin yaptigi tespitin bir benzerinin, Turkiye'deki bir baska alan icin de gecerli oldugu soylenebilir. Uluslararasi iliskiler nasil devletler arasi guncel olaylarin takibi seklinde bir gazetecilik faaliyetine indirgeniyorsa tarih de gecmis olaylarin kronolojik anlatimina, hatta ezberine indirgenmistir. (3) Uluslararasi iliskiler guncel kuresel olaylara odaklanirken tarihcinin gorevi gecmisin "guncel" olaylarini aktarmaktir. Yani uluslararasi iliskiler gunumuz, tarih ise gecmis anlatisina dayaliyken her ikisinin de ortak noktasi olay odakli olmasidir. Gerek gecmiste gerekse gunumuzde yasananlar aktarilirken olaylarin ortaya cikmasina neden olan uzun erimli yapisal donusumler goz ardi edilir.

Bununla baglantili olarak, her iki alanin Turkiye'deki ortak sorunu, ne uluslararasi iliskiler ne de tarih disiplininde teorik altyapinin yeterli olmayisidir. (4) Oysa teoriye verilecek onem, her iki disiplinin benzer yaklasim ve yonelimlere sahip oldugunu, sadece birinin gecmisi, digerinin gunumuzu inceledigini gosterebilir. Diger bir deyisle teori odakli bakis acisi disiplinlerarasi yaklasimin onunu acabilir. Teori, meselelere olay odakli bakmak yerine farkli analiz yontemlerini kullanmamizin onunu acar. Bu makalede, olay odakli bir bicimde ele alindiklarinda cok farkli alanlar gibi gozukmesine ragmen tarih ve uluslararasi iliskilerin teorik ve yontemsel acidan birbirlerini besledikleri gosterilmeye calisilacaktir.

Sosyal bilimleri birbirinden ayristirarak disiplinlerarasi yaklasimin ortaya cikmasinin gecikmesinde, pozitivizmin toplumsal hayati gozlemlenebilir parcalara ayirmasi yaklasimi etkili olmustur. (5) Pozitivizm sadece gozlemlenenin bilimsel olabilecegini kabul etmis, inceledigi nesne ya da olgunun gecmisiyle ilgilenmemistir. Simdiki zamanin tarihsel olarak nasil kurgulandigi konusu ilgi alani disinda kalmistir. Dolayisiyla pozitivizm, duzenlilikler pesinde kosmus, bu sayede hem genelleme yapmak hem de gelecege dair kestirimde bulunmak mumkun olmustur. Bu ise zaman ve mekan disi analizler yapilmasini gerektirmistir.

Bu degerlendirmeler isiginda makalenin amaci, kuramsal acidan yaklasildiginda tarih ve uluslararasi iliskiler arasinda disiplinlerarasi bir ortaklik kurulabilecegini vurgulamaktir. Asagida da ele alinacagi uzere, uluslararasi iliskiler disiplini ilk ortaya ciktiginda somurgeci devletler ile somurge toplumlar arasindaki iliskiye dair bir tartisma yurutmus; birbirinden farkli mekansal unsurlar arasindaki etkilesimi incelemistir. Ancak daha sonra alana hakim olan realizm benzeri teorik yaklasimlar, kullandiklari kavramlarin tarihselligini gozardi ettikleri olcude bu tur mekansal farkliliklari bir kenara birakarak egemen ulus-devlet kavramini evrensel bir norm olarak ele almis ve bu da uluslararasi iliskilerin alaninin Avrupa-merkezci konu ve bakis acilariyla kisitlamasina neden olmustur.

Aslinda bu tespitin, uluslararasi iliskilerin kurumsallasmaya basladigi yillardaki ilgi alani olan somurgecilik yazininin geneline hakim oldugu soylenebilir. Zira ilk emperyalizm kuramlari inceledikleri konuyu somurgeci devletler arasindaki iliskiye indirgemis; sanayilesmemis ulkeler acisindan somurgeciligi onlarin kapitalistlesmesini hizlandiracak bir unsur olarak ele almistir. Ancak tarihsel sosyolojiden etkilenen Bagimlilik Okulu ve Dunya Sistemleri Teorisi gibi sonraki donemin emparyalizm kuramlari, calisma alanlarini Bati merkezli olmaktan cikartmis; konuyu sadece somurgeci devletler degil, merkez ve cevre ulkeler arasindaki iliski baglaminda ele almistir. (6)

Bu nedenle tarihsel analizlerden uzak durarak Avrupa'da yasanan toplumsal donusumler neticesinde ortaya cikan modern devlet gibi kavramlari evrensel modellermis gibi ele alan calismalar, ne sadece uluslararasi iliskilere ickindir ne de sadece onun basat teorilerinden biri olan realizmin sorunudur. Meselenin ozunde asagida da ele alinacagi uzere pozitivist bilgi felsefesinin ve onunla baglantili olarak Aydinlanmaci dusuncenin icsellestirdigi dogrusal cizgide ilerleyen zaman anlayisi yatar. Bu tur bir zaman mevhumu, ironik bir sekilde tarihin onemini diger sosyal bilim dallari acisindan azaltmistir. Cunku dogrusal zaman algisi, gelismis sanayi toplumlarinin izledigi seyri temel alarak tarihi adeta dondurmus, dunyanin geri kalan cografyalarinda yer alan devletlerin de benzer modeller izleyecegini ongorerek Avrupa tarihi baglaminda sekillenen kavramlarin tum dunya geneline uyarlanmasina neden olmustur. Bu nedenle tarihsel analizden uzaklasildikca sosyal bilimcilerin mekansal ufku da daralmistir.

Bu durumu uluslararasi iliskiler disiplini icerisinde de gozlemlemek mumkundur. Uluslararasi iliskiler calisanlari ancak tarihsel yontemi kullanmaya basladiklari olcude cok boyutlu bir mekansal duzleme erisebilirler. Diger bir deyisle, pozitivizmin farkli sosyal bilim dallari kompartmantelize edildikce etkilesim icerisinde olan farkli mekanlar birbirinden kopartilmistir. Uluslararasi iliskiler disiplininin yeniden tarihsel analizler yapmaya baslamasiyla, ozellikle de tarihsel sosyolojinin ve 'esitsiz birlesik gelisim' kavraminin etkisiyle ayni zaman dilimini paylasan farkli mekanlar arasindaki baglanti ve cok boyutlu etkilesimler yeniden hatirlanmis ve uluslararasi iliskiler disiplini gercek anlamda bir 'uluslararasi' nitelik kazanmaya baslamistir.

Bu cercevede ilerleyen bolumlerde uluslararasi iliskiler ve tarih disiplinleri arasindaki iliski uc ayri eksen cercevesinde ele alinacaktir. Oncelikle ontolojik olarak, uluslararasi iliskilerin buyuk tartismalarina tarihin nasil katkida bulundugu incelendikten sonra en son tartisma konularindan birisi olan pozitivizm ve post-pozitivizm arasindaki ayrismada tarihin pragmatik (7) bir bakis acisi gelistirmeyi saglayabilecegine dair goruslere yer verilecektir. Ikinci olarak epistemolojik eksende, tarihin uluslararasi iliskiler kuramlarinin ortaya cikmasinda oynadigi role deginildikten sonra tarihsel bakis acisinin uluslararasi iliskiler kuramlarinin cesitliliginden faydalanmayi saglayacak cogulcu bir analiz sunabilecegi one surulecektir. Son olarak, ozellikle tarihsel sosyoloji baglaminda, metodolojik olarak tarihsel yontemin uluslararasi iliskilere sundugu katki incelenecek ve tarihin uluslararasi iliskilere ickin bir diger tartisma konusu olan analiz duzeyleri ayrismasina nasil netlik kazandirabilecegi konusu sorgulanacaktir.

Uluslararasi Iliskilerin Buyuk Tartismalari: Ontolojik Analiz

Uluslararasi iliskilere ickin buyuk tartismalara baktigimizda tarih ve uluslararasi iliskiler arasindaki etkilesimin oynadigi rolu acikca goruruz. Ornegin davranissalcilik ve gelenekselcilik arasinda gecen ikinci tartismada, uluslararasi iliskilerin izlemesi gereken yontem sorgulanmistir. Davranissalcilik, birinci tartismada farkli taraflarda yer alan idealizm ve realizmi ayni potada eriterek her ikisini de gelenekselcilik catisi altinda birlestirmistir. (8) Gelenekselcilikten kasit, davranissalcilar tarafindan bilimsel bulunmayan tarihsel yontemin kullanilmasidir. Uluslararasi iliskiler kismen tarihin icerisinden cikan bir disiplin oldugu icin ilk donemlerde tarihsel anlati alana hakim olsa da (9) zamanla tam da bu yuzden, yani "belki de uluslararasi iliskiler tarihin cocugu oldugu icin gelistikce kendisini ondan uzaklastirmaya calismis, yontemsel ve kuramsal yeniliklere giriserek evrensel bilgi arayisi icerisine girmistir." (10) Dolayisiyla davranissalcilikla gelenekselcilik arasindaki gerilim, epistemolojik olmaktan cok metodolojik bir tartisma olarak nitelendirilmistir. Davranissalcilar disipline nicel yontemlerle istatistiksel acidan yaklasmis ve genellemeler yaparak uluslararasi iliskilerin yasalarina ulasmaya calismistir. Gelenekselcilerse yorumlamaya, olumsalliga, tarihsellige ve uluslararasi iliskilerin karmasikligina dikkati cekmistir. Kullandiklari temel araclar tarihsel, diplomatik ve hukuki analizler olmustur. Bu yuzden davranissalcilar, genellemeler yapmak yerine tikel olaylarla ilgilenen gelenekselcileri bilimsel olmamakla suclamistir.

Buradaki sorun, pozitivist bilim felsefesinin tarihsellikle bilimsellik arasinda varoldugunu dusundugu zitliktir. Tarihin biricik ve tikel olaylarla ilgilendigi varsayildigi icin genelleme yapmasinin zor olmasi, onun bilimselligine golge dusurmustur. Bu rekabetten kisa vadede gelenekselcilere karsi davranissalcilarin pozitivizmi galip cikmistir. Nitekim ikinci tartismayi takip eden ucuncu paradigmalar arasi tartismada yeniden epistemolojik argumanlara donulmus, tartismanin tarafi olan realizm, cogulculuk (pluralizm) ve Marksizmin ucu de metodolojik olarak pozitivizme sadik kalmayi tercih etmistir. Hatta tam da bu yuzden ucuncu tartisma bazi uluslararasi iliskiler calisanlari tarafindan yapay olarak nitelendirilmistir. (11) Ancak bu metodolojik butunlugun yani sira paradigmalar arasi tartisma epistemolojik olarak realizm, yapisalcilik ve cogulculuk arasindaki ayrimi korumus, hatta bu durum analiz duzeyleri arasindaki yapay tartisma gibi "gercegin farkli katmanlari arasindaki iliskiyi birbirinden kopartarak" devlet disi aktorlere odaklanan cogulculuk ve devletler arasindaki esitsiz iliskilere odaklanan yapisalciligin karsisinda, realizmin uluslararasi...

To continue reading

Request your trial

VLEX uses login cookies to provide you with a better browsing experience. If you click on 'Accept' or continue browsing this site we consider that you accept our cookie policy. ACCEPT