Goc-Guvenlik Baglantisini Yeniden Dusunmek: Elestirel Guvenlik Yaklasimlari, Ozgurlesme ve Turkiye'deki Suriyeli Multeciler/Rethinking the Migration-Security Nexus: Critical Security Approaches, Emancipation, and Syrian Refugees in Turkey.

AuthorKucuk, Mine Nur

Giris

Ikinci Dünya Savasi'nin sona ermesini takiben ayri bir çalisma alani olarak ortaya çikmasindan bu yana güvenlik çalismalarina çogunlukla askeri meselelere odaklanan ve devletlerin hayatta kalmasiyla ilgilenen geleneksel teoriler hâkim olmustur. Özellikle Soguk Savas sonrasinda bu geleneksel anlayis elestirel güvenlik yaklasimlari tarafindan sorgulanmaya baslanmistir. Aralarindaki farklara ragmen elestirel yaklasimlarin amaci geleneksel kuramlardaki "evrensel ve soyut güvenlik tanimlarini" (1) problemlesti-rerek ve tehlikelerin önceden verili olmaktan ziyade toplumsal olarak insa edilmis olduklarinin altini çizerek (2) güvenlik kavraminin anlamini sorgulamak olmustur. Bu yaklasimlar neticesinde güvenligin anlami genisletilmis ve güvenligin referans nesnesi ve aktörleri derinlestirilmistir. (3) Güvenligin anlaminin genisletilmesiyle askeri alan disindaki diger sektörler de ele alinmaya baslamis, güvenligin derinlestirilmesi ile "kimin güvenligi" ve "güvenligi kim saglayabilir" sorularina devletin ötesinde cevaplarin verilmesi mümkün olmustur.

Tüm bu elestirel güvenlik tartismalari içerisinde göç önemli bir konu haline gelmistir. Bu literatüre göre göç, "Soguk Savasin sona ermesine bagli jeopolitik yer degistirmeler" ve "küresellesmeyle baglantili daha genis sosyal ve politik kaymalar" gibi gelismelerin neticesi olarak bir güvenlik konusu olarak ortaya çikmistir. (4) Örnegin, "göç-güvenlik baglantisini" (5) merkez ülkeler (6) baglaminda ele alan arastirmacilar her ne kadar bu baglantinin Soguk Savas öncesinde de kuruldugunun altini çizseler de, (7) bu baglantinin gelismesinin asil Soguk Savas sonrasina tekabül ettigini belirtirler. Bourbeau, 1990'larda Yugoslavya Savasi ve Ruanda soykirimi gibi gelismeler neticesinde ortaya çikan "mülteci krizi" ve 11 Eylül saldirilarinin merkez ülkelerde göç-güvenlik baglantisini güçlendiren birtakim söylem ve pratiklere yol açtigini belirtmistir. (8) Yine son dönemde Suriye Iç Savasinin sebep oldugu insan hareketliligi bu baglantinin devam ettirilmesinde önemli bir rol oynamaktadir. Fakat elestirel güvenlik çalismalari göçün yukarida bahsedilen gelismelerin "dogal" bir sonucu olarak güvenlik ile iliskilendirilmedigini, bunun aksine merkez ülkelerdeki aktörlerin bu olaylari nasil yorumladiklari ve bu olaylar karsisinda nasil davrandiklarinin bir sonucu olarak göçün bir güvenlik sorunu olarak çerçevelendiginin altini çizmistir.

Bu makale göç-güvenlik iliskisini elestirel güvenlik çalismalari çerçevesinde ele almaktadir. Makalenin amaci göç-güvenlik iliskisi baglaminda literatürde görece daha az ele alinmis olan Aberystwyth ekolünün önerdigi çerçevenin bu iliskiyi anlamada ne gibi katkilar sunabilecegini tartismaktir. Makale özellikle iki katkinin altini çizmektedir. Öncelikle Aberystwyth ekolü bireyleri hem güvenligin referans nesnesi olarak ele almakta hem de güvenlik alaninda farkli aktörlerin etkin olduklarina dikkat çekmektedir. Bu ekol ayrica "güvenligi siyasilestirerek" göç alaninda yasanan güvensizliklerin ötesine nasil geçebilecegimizi düsünmek için bizlere yeni alanlar açmaktadir. Ikinci olarak Aberystwyth ekolünün gelistirdigi çerçeve merkez disi baglamlarda (diger bir deyisle Güney-Güney göçüyle iliskili olarak) yasanan güvensizlikleri anlamada ve bunlara çözüm bulmada önemli katkilar sunmaktadir. Makale bu iki katkiyi Türkiye'deki Suriyeli mülteciler örnegi üzerinden incelemektedir. Makalenin bu örnege odaklanmasinin sebebi Suriye Iç Savasi neticesinde zorla yerlerinden edilen Suriyelilerin dünyadaki en büyük mülteci grubunu olusturmasi ve Türkiye'nin de an itibariyle dünyada en çok mülteciye ev sahipligi yapan ülke olmasidir. (9)

Makale Aberystwyth ekolünün bu özgün katkilarini vurgulamak için göç-güvenlik baglantisini analiz ederken siklikla kullanilan Kopenhag ve Paris ekollerinin bu baglantiyi kuramsal ve ampirik anlamda nasil ele aldiklarini ve bu ekollerin kisitlarini da kapsamli bir sekilde tartismaktadir. Bunu yaparak makale hem bu kisitlarin ötesine Aberystwyth ekolünün nasil geçtigini göstermeyi, hem de elestirel güvenlik ve göç alanlarinda Türkçe yazina bir katki sunmayi hedeflemektedir. (10) Süphesiz elestirel güvenlik çalismalari salt bu ekollerden olusmamakta, bu literatürde feminist, postkolonyal, yesil teori gibi farkli yaklasimlar da bulunmaktadir. (11) Dolayisiyla bu çalisma tüm elestirel güvenlik yaklasimlarini kapsama iddiasinda degildir. Fakat makalede ele alinan ekoller, Browning ve McDonald'in deyimiyle, elestirel güvenlik çalismalarinin "kök örnekleri" (archetypal examples) olarak kabul edilebilir. (12) Dolayisiyla, makalenin bu üç ekole odaklanmasinin nedeni, Waever'in da belirttigi üzere, bu ekollerin içinde ve arasindaki tartismalarin elestirel güvenlik alanindaki farkli (örnegin insaci, post-yapisalci, Elestirel, feminist (13) gibi) kavramsal anlayislarin anlasilmasi açisindan oldukça verimli olmasidir. (14)

Makalenin elestirel güvenlik çalismalari baglaminda özellikle göç-güvenlik baglantisini irdelenmesinin önemi ise iç savaslar, ekonomik krizler, dogal afetler gibi gelismeler neticesinde son yillarda dünya çapindaki uluslararasi göçmenlerin sayisindaki hizli artis (15) göz önünde bulunduruldugunda ortaya çikmaktadir. Örnegin, göç konusu dünyanin farkli yerlerindeki karar alicilar için, çogunlukla güvenlik prizmasindan bakilan, ana konulardan biri haline gelmistir. Ayrica, Uluslararasi Iliskiler (UI) ve diger disiplinlerde de göç-güvenlik iliskisine dair literatür gelismeye devam etmektedir. (16)

Bu makale üç bölümden olusmaktadir. Makalenin ilk bölümünde göç-güvenlik baglantisini çalisirken siklikla basvurulan Kopenhag ve Paris ekollerinin bu baglantiya nasil yaklastiklari tartisilacaktir. Bu bölümde bu iki ekolün kisitlari, bu yaklasimlara özellikle Aberystwyth ekolü tarafindan getirilen elestiriler üzerinden irdelenecektir. Ikinci bölümdeyse makale bu iki ekole kiyasla göç-güvenlik iliskisi baglaminda daha az ele alinmis olan Aberystwyth ekolünün ana argümanlarina deginerek, ekolün bu iliskiyi analiz ederken önerebilecegi çerçevenin önemine dikkat çekecektir. Bunu yaparken diger iki ekolün kisitlarini Aberystwyth ekolünün nasil astigi tartisilacaktir. Makalenin üçüncü bölümünde ise bu ekolün önerdigi çerçevenin katkilari Türkiye'deki Suriyeli mülteciler örnegi üzerinden incelenecektir.

Göç-Güvenlik Baglantisi: Kopenhag ve Paris Ekollerinin Katki ve Kisitlari

Kopenhag Ekolü: Söylemsel Yaklasim

Kopenhag ekolü 1980'lerde "Kopenhag Baris Arastirmalari Enstitüsü" bünyesinde yer alan "Avrupa güvenligi" isimli arastirma grubu içerisinden çikmistir. (17) Ekol özellikle literatüre sundugu "güvenliklestirme" (securitization) kavrami ile bilinmektedir. Güvenliklestirme bir "söz edimidir" (speech act), bir konunun "varolussal bir tehdit" olarak söylemsel insasidir. (18) Bir baska deyisle, konular dil vasitasiyla güvenlik meselesi haline getirilirler. "Varolussal bir tehdit" olarak özneler arasinda insa edilen bu konular ele alinirken "olagandisi önlemlerin" kullanilmalari da böylece mümkün olur. (19) Bu yolla güvenliklestirilmis bir konu "normal politika" (tartisma ve müzakerenin mümkün oldugu yavas isleyen dönüsümler) alanindan "istisnai" (tartisma ve müzakerenin degersizlestirildigi hizli isleyen süreçleri kapsayan) alana tasinmis olur. (20) Bu anlamda Kopenhag ekolü güvenligi "istisnalar politikasi" çerçevesinde ele alir. (21)

Bu açidan bakildiginda Kopenhag ekolünün güvenlik kavramina olumsuz bir yaklasimi oldugu söylenebilir. Örnegin Waever güvenligi "muhafazakâr bir konsept" olarak tanimlarken ihtiyacimiz olan seyin daha az "güvenlik konusmasi" oldugunu dile getirir. (22) Ona göre güvenliklestirme bir konunun "normal politika" içerisinde ele alinamadigi bir "basarisizligi" temsil eder. (23) Bu negatif anlayis ekolün gündeminde baska bir kavramin dogmasina neden olmustur: "güvenlik-disilastirma" (desecu-ritization). Güvenlik-disilastirma bir konuyu güvenliklestirilmis bir alandan "normal politika" alanina tasimak anlamina gelmektedir. (24)

Güvenliklestirme ve güvenlik-disilastirma kavramlari disinda bu ekolün literatüre yaptigi bir diger katki ise farkli "güvenlik sektörleri" üzerine yogunlasmasindan kaynaklanmaktadir. Buna göre Kopenhag ekolü sadece devletlerin askeri güvenlikleri ile ilgilenmez. Askeri güvenlige ek olarak ekol; ekonomik, çevresel, politik ve toplumsal olmak üzere, güvenliklestirme sürecinin konusu olabilecek dört farkli sektörü de analiz eder. (25)

Kopenhag ekolü göç konusunu, özellikle de "göçün güvenliklestirilmesi" konusunu toplumsal sektör içerisinde ele alir. "Toplumsal güvenlik" bir olay ya da konunun aktörler tarafindan kendilerinin "bir topluluk olarak hayatta kalmalarina tehdit olarak" kabul edilmesi ile ilgilidir. (26) Bu güvenlik, bir toplulugun bir sorunu kendi kolektif "kimligine" yönelik bir tehdit olarak tanimladiginda ortaya çikar. Bu baglamda toplumsal güvenlik bireysel degil, "'biz' kimligini korumak için yapilan eylemleri" içeren kolektif bir olgudur. (27) Yani toplumsal güvenligin referans nesneleri ("korunmasi gereken" olarak addedilen nesneler) toplum ya da toplumsal kimliktir. Göç konusu "X halki Y halkinin akiniyla istila ediliyor veya seyreltiliyor; X toplulugu eskisi gibi olmayacak, çünkü toplum digerlerinden olusacak; X kimligi nüfusun kompozisyonundaki kaymayla degisime ugruyor" gibi söz edimleriyle güvenlik konusu haline getirilmektedir. (28) Karyotis'in belirttigi üzere bu tarzdaki göçün toplumsal kültür ya da kimlige bir "tehdit" olarak görülmesi Avrupa'daki göç söylemlerinin genel bir özelligini olusturmaktadir:

"Belirli bir toplum, onu diger toplumlardan essiz ve farkli kilan seyleri kaybetme korkusuyla, kimligine yönelik tehditlerin yabancilardan kaynaklandigi algisina sahip olabilir. Bu güvensizlik, genellikle göçmen gruplarin yüksek dogum oranlari tarafindan beslenen, göçmen varliginin sonunda ev sahibi ülkenin etnik, kültürel, dini ve dilsel kompozisyonunu degistirebilecegi korkusundan kaynaklanmaktadir." (29) Toplumsal güvenligin göçün güvenliklestirilmesi...

To continue reading

Request your trial

VLEX uses login cookies to provide you with a better browsing experience. If you click on 'Accept' or continue browsing this site we consider that you accept our cookie policy. ACCEPT