An assesment in the light of the decision of the european union court of justice dated 01.03.2011 and c-236/9 addressing gender as an actuarial factor in the calculation of the insurance premium

AuthorNecat AZARKAN
Pages86-128
Yrd.Doç.Dr.Necat AZARKAN
86 İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt: 4 Sayı:1 Yıl 2013
AN ASSESMENT IN THE LIGHT OF THE DECISION OF THE
EUROPEAN UNION COURT OF JUSTICE DATED 01.03.2011
AND C-236/9 ADDRESSING GENDER AS AN ACTUARIAL
FACTOR IN THE CALCULATION OF THE INSURANCE
PREMIUM
Abstract:Premium payment obligation is belonged to insurant and it
is the most important obligation of insurant during the insurance contract.
As opposed to commitment to carry the hazard belonged insurer, main
performance of insurent according to the insurence contract is premium
payment obligation. As a result of premium is determined by feature of
hazard and establishing balance between premium and hazard; in practice,
factors like insurance amount, duration of contract, mortality and
commutation chart, age of insured, gender, occupation, marital status,
health status, location and time that can effects the happenning possibility
of hazard is considered calculating premium. However, it is at issue in
Belgium that addressing gender as an actuarial factor in the calculating of
the insurance premium. According to a consumer group called Test-
Achats from Belgium,it is claimed that a regulation about addressing
gender as an actuarial factor in the calculating of the insurance premium is
opposed to prohibition of discrimination based on gender. After appealing
Constitutional Court of Belgium Kingdom because it is unconstitutional
and via procedure of pre-decision of Court, European Union Court of
Justice accepted adressing gender as an actuarial factor in the calculating
of the insurance premium is opposed to prohibition of discrimination and
it couldn’t be considered a method of calculating the premium so Court of
Justice took an important step for equality between men and women.
Keywords: Eurpopean Union Court of Justice, Discrimination
Based on Gender, Prohibition of Discrimination Based on Gender,
Actuarial Factor.
Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın 01.03.2011 tarih ve C-236/9 Sayılı Kararı Işığında Sigorta Primi
Hesaplamasında Cinsiyetin Aktüeryal Bir Faktör olarak ele alınması üzerine bir değerlendirme
İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt: 4 Sayı:1 Yıl 2013 87
GİRİŞ
Bir toplumda demokrasi ve insan hakları anlayışının en temel
göstergelerinden biri, kadın-erkek eşitliğini sağlamaya yönelik politika ve
hukuksal düzenlemelerin kabul edilerek uygulanması ve böylelikle kadın
ve erkeğin toplumun işleyişinde eşit sorumluluk üstlenmelerinin
sağlanmasıdır. Bu nedenle; kölelerin, esirlerin ve hatta birçok insanın bir
eşya gibi muamele gördüğü eski hukuk sistemlerinden farklı olarak
modern hukuk sistemlerinde, bütün insanların din, dil, din, ırk, cinsiyet,
sosyal ve kültürel farklılıklar gözetilmeksizin eşit, özgür ve onurlu yaşam
hakkına sahip olduğu kabul edilmiştir. Bu düşünce, insan hakları ile ilgili
birçok uluslararası sözleşme1 ve başta Anayasamız olmak üzere2,
hukuktaki birçok hukuki düzenlemede3 ifadesini bulmuştur. Ancak, dünya
1 İnsan haklarının - ve bunun bir parçası olarak - kadın haklarının bir değer olarak
benimsenip evrensel bir referans noktası haline dönüşmesi, tarihsel olarak uzun bir
mücadelenin sonunda gerçekleşmiştir. Bu tarihsel mücadelenin bir sonucu olan 1789
tarihli İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi’nin (La Déclaration des droits de l'Homme et
du citoyen) ilk maddesine göre “Tüm in sanlar özgür ve eşit haklarla doğarlar ve
yaşarlar. Sos yal farklılıklar ancak kamu yararına dayandırılabilir”. Bildirge’nin 2.
maddesinde siyasal iktidarların kadın-erkek ayrımı gözetmeksizin insan haklarını
koruması gerektiği; “Her siyasal topluluğun hedefi ve amacı, insanın doğal ve daimi
haklarını korumaktır. Bu haklar: Özgürlük, güvenlik, mülkiyet ve özellikle baskıya karsı
direnme hakkıdır.” şeklinde ifade edilmiştir. Bil dirgenin 6. maddesine göre “Bütün
yurttaşların bizzat ya da temsilcileri aracılığıyla yasaların yapımı sürecine katılmalıdır.”
15. maddede ise “Tüm yurttaşlar, her kamu makamından mali islerle ilgili olarak bilgi
alma hakkına sahip tir.” denilmiştir. Son maddede “Ortak olarak ya da tek tek, mülkiyet
herkesin hakkıdır. Herkes dokunulmaz ve kutsal olan bu hakka sahiptir. Yasalarca
belirlenmiş kamusal bir zorunluluk bunu açıkça gerektirmedikçe, ayrıca adil ve önceden
belirlenmiş bir tazminat ödenmedikçe, kimse ulusun asli miras payından yoksun
bırakılamaz.” ifadesi ile mülkiyette eşitlik ilkesi getirilmiştir.
2 1789 tarihli İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’nde ifad esini bulan bu ilkeler birçok ülke
Anayasa’sında oldu ğu gibi 1982 tarihli Anayasa’mızda da ifadesini bulmuştur.
Anayasa’mızın 10. maddesinde, h erkesin cins farkı olmaksızın yasa önünde eşit olduğu,
Devletin bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlü olduğu ve bu maksatla
alınacak tedbirlerin eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamayacağı hükme
bağlanmıştır. Diğer taraftan, Anayasanın 90. maddesine “Usulüne göre yürürlüğe
konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı
konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası
antlaşma hükümleri esas alınır.” hükmü eklenmiştir.
3 Sözü edilen anayasal düzenlemelere ek olarak aile reisliğini kaldıran, edinilmiş mallara
katılma rejimini benimseyen, evlilik yaşını yükselten ve eşitleyen ve evlilik dışı doğan
Yrd.Doç.Dr.Necat AZARKAN
88 İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt: 4 Sayı:1 Yıl 2013
genelinde olduğu gibi ülkemizde de kadınlar hayatın tüm alanlarına tam
olarak eşit bir biçimde katılamamaktadırlar. Hukuki anlamda kadın ve
erkek eşit haklara sahip olması rağmen, hukuksal düzenleme ile yaşanan
gerçeklik her zaman çakışmamakta, kadınlar ve erkekler arasında
kaynaklara ulaşma ve onları kontrol etme konusunda sahip oldukları
ekonomik olanaklar, güç ve siyasette seslerini duyurabilme açısından
büyük farklılıklar devam etmektedir. Kadın ve erkeğin yaratılıştan
kaynaklanan biyolojik farklılıklarının cinsiyete yansıtılması ve toplumsal
cinsiyet rollerinin oluşması ile kamusal alanın erkeğe, özel alanın ise
kadına ait olduğu anlayışı toplumsal yaşamda yerini almıştır. Bu durum iş
yaşamı ile paralel gelişme göstermiş, erkeklerin yaptıkları iş ile sosyal
durumları tayin edilmiş; buna karşılık kadının sosyal pozisyonu, istihdam
içindeki yerleriyle değil, aile ve toplumsal cinsiyet rolleri ile tayin
edilmiştir4. Toplumsal cinsiyet düzeni ile şekillenen toplumsal yapı içinde
kadınlar aleyhine oluşan ayrımcılık; tüm toplumsal sistemde, örgütsel
çocukların da mirasta eşit hak sahibi olmalarını sağlayan 4721 sayılı Yeni Medeni
Kanun (Kabul Tarihi: 22.11.2001, Yayımlandığı Resmi Gazete Tarihi: 08.12.2001,
Yayımlandığı Resmi Gazete Sayısı: 24607), çalışma yaşamında kadın -erkek eşitliğinin
sağlanması alanında önemli açıl ımlar getiren ve işgücü piyasasına girişte ayrımcılığı
önleyecek hukuki düzenlemeleri içeren 4857 sayılı Yeni İş Kanunu (Kabul Tarihi:
22.05.2003, Yayımlandığı Resmi Gazete Tarihi: 10.06.2003, Yayımlandığı Resmi
Gazete Sayısı: 25134), ile 5251 sayılı Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun (Kabul Tarihi: 27.10.2004, Yayımlandığı Resmi Gazete
Tarihi: 06.11.2004, Yayımlandığı Resmi Gazete Sayısı: 25635) ile cinsel nitelikli suçları
kişiye karşı suç kapsamına alan, kişinin insan onuru ile bağdaşmayan, bedensel ve ruhsal
yönden acı çekmesine neden olan fiiller için cezayı ağırlaştıran, evlilik içi tecavüz,
işyerinde cinsel taciz gibi konulara ilk kez yer veren ve “töre” saikiyle işlenen
cinayetlerin faillerinin ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasını
öngören 5237 sayılı Yeni Türk Ceza Kanunu (Kabul Tarihi: 26.09.2004, Yayımlandığı
Resmi Gazete Tarihi: 1 2.10.2004, Yayımlandığı Resmi Gazete Sayısı: 25611 ) yürürlüğe
konulmuştur. Bunun yanı sıra Türkiye, kadın-erkek eşitliği alanında uluslararası düzeyde
bağlayıcı tek yasal doküman olan “Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü
Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesine” (CEDAW) 1985 yılında taraf olmuştur. Söz
konusu sözleşmenin temel h edefi; toplumsal yaşamın her alanında kadın-erkek eşitliğini
sağlamak amacıyla, kalıplaşmış kadın-erkek rollerine d ayalı önyargıların yanı sıra
geleneksel ve benzer tüm ayrımcılık içeren uygulamaların ortadan kaldırılmasını
sağlamaktır.
4 GÖÇMENER, Sinem, Avrupa Birliği’ne Uyum Sürecinde Türkiye’de Kadın Erkek
Eşitliği, Yüksek Lisans Tezi, Bahçeşehir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul
2008, s. 6.

To continue reading

Request your trial

VLEX uses login cookies to provide you with a better browsing experience. If you click on 'Accept' or continue browsing this site we consider that you accept our cookie policy. ACCEPT